Çam Kozalağı Masalı

Eskiden köyün birinde iki kardeş yaşarmış. Kardeşlerden büyüğü çok varlıklı, küçüğü ise çok yoksulmuş. Varlıklı olan büyük kardeş, köylerden birinden bir paraya topladığı malları şehir pazarına götürüp birine satarmış. Bu yüzden de varlığı her günle bir kat daha artarmış. Yoksul olan küçük kardeş ise bir avuç toprağını sürer, eker, biçer ve bulduğuyla yetinmeye çalışırmış.

Büyük kardeş nasıl daha çok para kazanacağını düşünürken yeni bir şey gelmiş aklına. Çevre köylerden binlerce tavuk satın alarak arabalara doldurmuş, şehir pazarına götürmüş. götürmüş ama gün boyunca bir tek tavuk satamamış. Çünkü şehirde de hemen herkesin bahçesinde küçük bir kümesi içinde bir kaç tavuğu varmış. Akşam olunca büyük bir üzüntüyle köyüne dönmüş büyük kardeş. Küçük kardeş, ondaki bu hali görünce sormuş: “Bu üzüntün nedendir ağabey?”

“Görmüyor musun, koca gün boyunca tek tavuk bile satamadım.” “Neden?” diye sormuş kardeş. “Neden olacak; insanlar tavuk istemiyor belli ki.” demiş abisi. “Ya ne istiyorlar?” demiş kardeş Büyük kardeş bunalmış bu arka arkaya gelen sorulardan. Kendi derdi yetiyormuş zaten. Kardeşini bşından savmak için rastgele konuşmuş: “Çam kozalağı istiyorlar!” Küçük kardeş saf ve temiz bir kalbe sahip olduğundan sözü gerçek sanmış, hemen inanmış. Ağabeyinin yanından ayrılıp eve koşmuş, karısına seslenmiş:

“Bırak işi gücü hanım. Hemen ormana gidip seninle toplayabildiğimiz kadar çam kozalağı toplayacağız.” Kadın bu çam kozalağı işinden pek bir şey anlamamış. ” Çam kozalağı mı? Neden?” diye sormuş.

“Şehirde iyi para ediyormuş da ondan. Hadi durma!” demiş adam. Kadında kocasına inanmış, bir kaç boş çuval alıp ormana gitmişler ve çam kozalağı toplamaya başlamışlar. Ertesi gün küçük kardeş çam kozalakları ile dolu olan çuvalları arabaya yükleyerek şehrin yolunu tutmuş. Pazara girmiş, çuvalları yaymış ve alıcı beklemeye koyulmuş. Ama ne soran varmış ne alan.

Ülkenin kralı o gün kıyafet değiştirip şehir pazarına çıkmış. Amacı halkı yakından gözlemlemek imiş. Sağı solu gezmiş ve bir köşede çam kozalağı satan bir adam görmüş, yaklaşmış. Selam verdikten sonra sormuş : “Hayrola arkadaş? Bunlar ne böyle?” diye sormuş kral.

“Çam kozalağı” diye cevap vermiş küçük kardeş. “Onu biliyorum da, satacak başka bir şey bulamadın mı, diye soracaktım” demiş kral.

Adam, tanımadığı krala içini dökmüş. Zengin ağabeyinin onu nasıl kandırdığını anlatmış. Bu arada kendi yoksulluğunu da dile getirmiş. Kral acımış adamın haline. Ona bir iyilik yapmak istemiş. “Üzülme, elbette senin kozalaklarına da alıcı çıkacaktır. Sabret ve bekle. Ama aklında olsun, kim gelirse kozalağın tanesini bir gümüş liradan aşağıya verme.”

Kral sarayına döndüğünde adamlarını toparlamış.” Bilir misiniz? Ben çam kozalağını çok severim. İçinizden de beni seven kim varsa bugün bana bir çam kozalağı armağan etsin.” demiş. Adamlar kralın yanından ayrılıp şehre dağılmış ve başlamışlar çam kozalağı aramaya. Ama ormandan çok uzaktaki şehirde kozalak ne arasın? Sonunda pazarda bir adamın çam kozalağı satmakta olduğunun haberini almışlar. Yüzlercesi akın akın doluşmuş adamın başına. Adam her bir kozalağı bir gümüş liraya satmış.

Kısa sürede tüm kozalaklar tükenmiş. Akşam olunca bir çuval gümüş para ile dönmüş köyüne. Kendisine böyle bir iyilikte bulunduğunu sandığını ağabeyinin yanına koşmuş, binlerce kez teşekkür etmiş. Ağabey kıskançlıktan deliye dönmüş. Hemen ertesi gün sabah tüm parasını harcayarak köylülerden yüzlerce çuval kozalak almış. Büyük bir umutla şehir pazarına götürmüş ama bir tek kozalak bile satamamış.

 Bu masalı dinlemek için buraya tıklayın.

Sevgili Aileler; Bir Masal sitemizin size ve çocuklara faydalı olduğunu umarak masallar seçiyor, beğendiğinizi ve bizi takip ettiğinizi umuyoruz. Bizlere de faydalı olması açısından lütfen yorum bırakmayı unutmayın 🙂

Bir Masal sitemizin uygulamasını artık Akıllı telefonlarınıza yükleyebilirsiniz, Buraya tıklayarak Google Play’den Bir Masal uygulamamızı indirin.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir