Nardan Çıkan İnciler Masalı

Bir varmış bir yokmuş…

Ülkelerin birinde bir padişah varmış. Bu padişahın birbirinden güzel üç kızı varmış. Bu kızların evlenme yaşı gelmiş. Hatta ikisinin de evlenme yaşı neredeyse geçmek üzereymiş. Bu kızlar düşünmüşler taşınmışlar. Ne yapsak, ne etsek de bu durumu babamıza izah etsek diye düşünmüşler.

Günün birinde sarayın bostancı başını çağırmışlar. Kendileri için birer karpuz getirmesini istemişler. Sırayla isteklerini bir bir söylemişler. En büyük kız; ” Bana bir karpuz getir ama karpuzun içi tamamen geçmiş olsun.” demiş.

İkincisi; ” benimki daha az geçmiş olsun” demiş. Üçüncüsü de;” benimki ne geçmiş ne ham olsun. Yeterince olgun olsun” diye söylemiş. Bostancı başı, hemen pazara inmiş. Kızların istedikleri özelliklere sahip karpuzları bulup getirmiş. Kızlar bu karpuzları vakit geçirmeden babalarına göndermişler. Karpuzları kesen zeki padişah kızların ne demek istediğini anlamış. Önce büyük kızını çağırmış. ” Nasıl biriyle evlenmek istersin? diye sormuş. Kız, ” Babacığım siz nasıl uygun görürseniz.” demiş.

Padişah, ikinci kızına aynı soruyu sormuş. Ondan da büyük kızından aldığı cevabı almış. Üçüncü kızına da aynı soruyu sormuş. Genç ve ablalarından güzel olan en küçük kız ” Babacığım ben yaşıma uygun biriyle evlenmek isterim.” demiş.

Padişah en büyük kızını baş vezirin oğlu ile, ikinci kızını da vezirlerden birinin çocuğu ile evlendirmiş. Fakat en küçük kızına seçimi kendisine bırakmadığı için saygısızlık ettiğini düşünerek çok öfkelenmiş. Bu yüzden ülkenin, en tembel en işe yaramaz gencini bulmuş. Küçük kızını onunla evlendirmiş. Bu genç son derece tembelmiş. Hiçbir iş yapmazmış. Adı halk arasında ” Miskin Ahmet”ye çıkmış. Miskin Ahmet’in bir de annesi varmış. Bir gün, Miskin Ahmet, biraz dolaşmak istemiş. Annesi, kocaman oğlunu sırtına alıp kıra götürmüş. Onu bir ağacın altına bırakıp eve dönmüş. Akşam üzeri gelinine; ” Ben oğlumu almaya gidiyorum” demiş.

Gelin; ” Anne, sen dur. Koca adam, kendini sana taşıtmaya hiç utanmıyor mu? Onu ben getiririm” demiş. Kaynanası, itiraz ettiyse de sonunda susmuş. Küçük sultan, eline bir sopa almış. Gidip kocasını bulmuş. ” Ayıp, günah! Koskoca adamsın. Çalışmadığın gibi bir de kendini annene taşıttırıyorsun. Bundan sonra çalışıp para kazanacaksın ve eve öyle geleceksin.” diyerek ağzına geleni söylemiş.

Miskin Ahmet, yollara düşmüş. Az gitmiş uz gitmiş bir şehre varmış. Akşamüstü, hamallık yaparak kazandığı beş on kuruşla evinin kapısına gelmiş. İçeri girmeden, hanımının elinde sopanın olup olmadığını sorarmış. Olduğunu duyar duymaz; ” Öyleyse içeri girmiyorum. Alın şu paraları ” dermiş ve gidermiş. Bu şekilde bir kaç gün geçmiş. Sonunda bir tüccar, miskin Ahmet’i kervancı başı yapmış. Çok para vereceğini söylemiş. Ahmet; annesi ve hanımı ile vedalaşarak uzak ülkelere doğru bir yolculuğa çıkmış.

Az gitmişler, uz gitmişler, dere tepe düz gitmişler. Giderken yolları bir çöle düşmüş. Suyu tükenen kervan burada durmuş. Miskin Ahmet’i bir kuyuya indirmişler. Miskin Ahmet, kovaya su doldurup yukarı gönderiyormuş. Kervandaki insanların ve hayvanların susuzlukları geçmiş. Bu arada miskin Ahmet, kuyunun dibinde bir kapı görmüş. Kapıdan içeri girmiş. Kendini kocaman bir köşkün içinde bulmuş. Köşkte güzel bir kız görmüş. Kız, ” Beni bu kuyudan kurtar” diye dil dökmeye başlamış.

Miskin Ahmet, ” Sen burada bekle seni yukarı çıkartırsam, belki sana kötülük ederler. Ben, kervana geri dönerken iki atla gelir seni alırım” demiş. Sonra köşkün bahçesine girmiş. Bir çok nar ağacı görmüş. Heybesine narları doldurarak kuyudan çıkmış. Meğer bu narlar gerçek nar değilmiş.

Miskin Ahmet, az gitmiş uz gitmiş dere tepe düz gitmiş. Yolda küçük bir şehre düşmüş. Gezip dolaşırken eski bir arkadaşıyla karşılaşmış. Onunla nar dolu heybesini annesiyle hanımına göndermiş. Uzun zaman sonra, heybeyi alan kaynana ve gelin yemek için narlardan bir kaçını kesmişler. Keser kesmez narların içinden inciler, zümrütler, elmaslar dökülmüş…

Öbür taraftan Miskin Ahmet, oradan iki at alarak gelmiş. Kızın bulunduğu kuyuya inmiş. Onu kuyudan çıkarmış. Miskin Ahmet, kıza kuyuda ne aradığını sormuş. Kız, bir beyin kızın olduğunu babasının düşmanları tarafından kaçırılarak buraya getirildiğini söylemiş. Dahası, çektiği bin bir çileyi bir bir anlatmış. Miskin Ahmet, ceylan gözlü güzel kızı babasına teslim etmiş. Yaptığının karşılığı olarak verilen bir tepsi altınla eve dönmüş.

Gerçek olmayan yapma narların içinden yakutlar, inciler, zümrütler ve elmaslar çıktığını öğrenince çok sevinmiş. O günden sonra Çalışkan Ahmet olarak bilinmiş. Miskin Ahmet, annesinin, hanımının ve padişah kayınbabasının değer verdiği bir kişi olmuş. Kendine güzel bir saray yaptırmış. Ailesiyle mutlu bir şekilde hayatını sürdürmüş… Çalışmanın zevkini doyasıya yaşamış.

 Bu masalı dinlemek için buraya tıklayın.

Merhaba Sevgili Aileler, Bir Masal sitemizin size ve çocuklara faydalı olduğunu umarak masallar seçiyor, beğendiğinizi ve bizi takip ettiğinizi umuyoruz. Bizlere de faydalı olması açısından lütfen yorum bırakmayı unutmayın 🙂

Bir Masal sitemizin uygulamasını artık Akıllı telefonlarınıza yükleyebilirsiniz, Buraya tıklayarak Google Play’den Bir Masal uygulamamızı indirin.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir